theshining 1

The Shining filminin bilinmeyenleri

The ShiningStanley Kubrick‘in, Stephen King‘in aynı adlı romanından beyaz perdeye uyarladığı 1980 yapımı filmdir. Başrollerinde Jack Nicholson ve bu film neticesinde psikolojisinin altüst olacağından bihaber olan Shelley Duvall‘ın yanı sıra o dönemin çocuk oyuncusu Danny Lloyd da bulunuyor. Dram ve korku filmi olarak geçse de özünde, korku filmlerinin alt kategorisi olarak sayılabilecek “gerilim” türünün öncülerinden / en iyi örneklerinden biridir. Yazarın ve yönetmenin birbirine girmesine sebep olan “senaryonun kitaptan kopması” polemiğine maruz kalsa da kimilerine göre filmi, kitabından daha başarılıdır. Bu yazımda filmin “bilinmeyenlerini” anlatacağım için içeriğine yüzeysel olarak değineceğim.

svg%3E

Filmin Konusu

Overlook Oteli’ne kış bekçiliği* yapmak üzere işe alınan Jack Torrance ve ailesi, bu ıssız yere 5 aylığına kafa dinlemek ve tatil yapmak için gelirler. Sorumluluklarının fiziksel kısmı pek zor değildir, asıl zor olansa kimselerin olmadığı bu devasa otelde aylarca yalnız kalacak olmaları ve klostrofobik tepkimeleri neticesinde kendilerini kaybetmemeye çalışacaklarıdır. Aynı otele yıllar önce kış bekçiliği yapmak üzere gelen bir ailenin başına gelen trajik bir olay vardır; bir baba, otelde uzun süre yalnız kaldıklarında adeta cinnet geçirmiştir. Eşini ve iki çocuğunu bir baltayla öldürüp pompalı tüfekle intihar etmiştir. Bu yüksek statülü otel, bir Kızılderili mezarlığının üzerine inşa edilmiş. Yaşadığı iddia edilen, otele gelen işçi sınıfı Jack Torrance‘ın reenkarnasyona ve kendini üst sınıfa kabul ettirmek için girdiği bunalıma açılan karanlık kapılarının arkasında nelerin döndüğü ise merak konusudur.

*kış bekçiliği: Bu ıssız otel, kış aylarında kimsenin bulunmak istemeyeceği kadar soğuk olur. Otelin donmaması adına tutulan bekçiler kış süresince jeneratörleri kontrol etmek, denetlemekle yükümlüdürler.

 

Neden efsane?

svg%3E

Bu filmin “efsane” ya da “kült” gösterilebilmesi için sunabileceğimiz birçok argüman var. Ama kanımca en net olanı, bu filmin günümüzde çekilemeyecek olması. Bu öznel bir yargı değil, gerçekten de böyle bir filmi günümüzde istediğiniz yönetmenin veya yapımcının arkasın koyun, yine de çekemezsiniz. Bunun sebebi de kamera arkasındaki “Kubrick terörü” desek yanlış bir ifade kullanmış olmayız. Filmin çekimleri için oyuncularla anlaşılan sürenin 1,5 ay olmasına karşın 18 ay süren bu bitmek bilmeyen serüvende neler 0lduğuna ve filme yansıyan, gözden kaçırılmış detaylara biraz göz atalım.

1- Stephen King’in Şaibesi ve Romanının Seçilişi

svg%3E

Stanley Kubrick‘in asistanının belirttiğine göre Kubrick, ofisinde ne zaman okumakta olduğu bir kitabı beğenmese -henüz daha ilk sayfasında ya da bölümünde olsa bile- onu duvarlara fırlatırmış ve bağırmaya başlarmış. Eğer bir süre ofisten herhangi bir ses gelmezse bilinirmiş ki o kitap, bir filme dönüştürülmek istenecek. İşte tam bu noktada Stephen King oldukça işkillenmiş. Çünkü kitabının ilk kısımlarının oldukça yalın, sakin ya da “sıkıcı” olduğunu söylüyor.

Kubrick‘in bu kitapta ne gördüğü bilinmez ama bence King‘in bu sitemi biraz yersiz. Nihayetinde Kubrick sinemasının soru işaretlerine ne kadar açık olduğu konusunda herkes hemfikir ve Kubrick‘in de deli bir dâhi olduğu aşikâr. Ancak bu merakı, neyse ki kitabın haklarını vermesine engel olmadı. Sonrasında bundan pişman olduğunu söyleyip bir hışımla kendi uyarlamasını çekmeye yeltenecek, başarısız olunca da bu filmin fena olmadığını itiraf edecekti.

2- Oyuncular sette neler yaşadılar ve The Shining için neden pişmanlar?

svg%3E

Kubrick‘in deli bir dâhi olduğunu söylemiş ve sinemasının soru işaretleriyle dolu olduğu iddiasını ortaya atmıştım. Şimdiyse bunların altını doldurmak için çarpıcı örnekler göreceğiz. Sizler de neden günümüzde böyle bir filmin çekilemeyeceğini, çekilse bile limitleri bu kadar aşamayacağını daha iyi anlayacaksınız.

Kubrick, filminde bir delirme sürecini işlemekte ve bu da mükemmelliyetçiliği takıntı hâline getirmiş bir yönetmen için karakterleri daha iyi yansıtmak adına oyuncularını gerçek anlamda delirtmek anlamına geliyor. Bu da aşırı dozda psikolojik baskı ve çeşitli insanlık suçları anlamına geliyor. Şimdi oyuncuların yaşadıkları set deneyiminden bahsedelim.

Ne çektin be Shelley Duvall

svg%3E

Kuşkusuz, bu setten ve Kubrick’ten en çok etkilenen oyuncu Shelley Duvall olmuştur. Filmde Wendy Torrance karakterini canlandıran aktriste uygulanmadık psikolojik şiddet, ona karşı işlenmedik insanlık suçu resmen kalmamış. Oynadığı bazı sahnelerin binlerce kez tekrar çekildiği olmuş ve her seferinde de Kubrick ona bağırmış, bir şeyler fırlatmış ya da hakaretler savurmuştur. Bunları o kadar fazla yapmış ve kadının hassas olduğu konuların üzerinde o kadar durmuştur ki Duvall, bir noktadan sonra fenalaşmaya, hatta bayılmaya başlamıştır.

Ancak Kubrick buna da sessiz kalmamış, bir zaman sonra ona tıbbi müdahalede bulunulmasını da yasaklamıştır. Yüzüne su çarpılıp, oynamaya devam etmesi istenmiştir. Hepsi bununla da sınırlı değil; Duvall‘ın ayrıca sete ailesini ve arkadaşlarını çağırması yasaklanmış. Setteki çalışanlar ve oyuncular Kubrick‘in emri üzerine onu dışlamaya başlamış. Yani eğer The Shining setinde yer alsaydınız ve Shelley Duvall’a yok yere omuz atıp onu yere düşürseydiniz kimse hiçbir şey demezdi, belki de gülerlerdi. Bunca eziyetin tek sebebi Wendy Torrance karakterinin otelde eşinde sezmeye başladığı tuhaflıklardan dolayı ondan endişelenmeye başlamasının daha rahat işlenmesiydi. Aktris, filmin çekimleri aşamasında delirme noktasına gelmiş hatta Kubrick hakkında şu sözleri sarf etmiştir:

“Eğer bir gün intihar edersem bunun sorumlusu Kubrick’ten başkası değildir!”

Jack Nicholson’ın uçsuz bucaksız Kubrick nefreti

svg%3E

Jack Nicholson; bu uzun, kasvetli ve yorucu set ortamı neticesinde ölümünün üzerinden onlarca yıl geçse de konusu
ne zaman açılsa dile getirir Kubrick‘e olan nefretini. Bu filmde oynamayı hayatında yaptığı en büyük hata olarak değerlendiren usta oyuncu, çok fazla kez tekrarlanan sahnelerin ve Kubrick baskısının bir kurbanı. Bu rolü layığıyla canlandırmasına karşın, onun gibi bir oyuncunun yüksek dozda baskıya ne kadar ihtiyacı vardı? Bilemiyoruz ama Kubrick‘in bunun üzerine pek çok şey kattığı ortada. Nicholson, kamera arkası görüntülerinde bile Jack Torrance gibi görünüyordu keza. Bu son derece normal, sebebini şimdi anlayacaksınız.

svg%3E

Filmde gerilimin tavana çıktığı noktalardan olan “merdiven sahnesi”, ilk önce dublörle denenmiş ancak Kubrick ise şaşırmayacağımız üzere bundan memnun kalmamış ve sahneyi bizzat Jack Nicholson canlandırmak zorunda kalmış. İşin can alıcı yanıysa tam 3 kez düşürtmüş Nicholson‘ı merdivenlerden. Filmi izleyenler bunun azımsanamayacak sertlikte bir düşüş olduğunu ve merdivenlerin de az buz olmadıklarını bilirler. İlk iki denemenin ardından bunu tekrar yapmasını soğukkanlılıkla isteyebilecek kadar da vurdumduymaz bir yönetmendi Kubrick.

svg%3E

Aynı zamanda filmin en can alıcı ve klasikleşmiş sahnesi olan “Here’s Johhny!” sahnesi için Nicholson‘a tam 60 kapı kırdırılmıştır. Yapımcılar bunu önceden öngörüp yüzlerce kapıyı hazırlamışlardı bile. Bu pek eşi benzeri görülmüş bir şey değil çünkü yönetmenler bırakın henüz temin etme isteğinde bulundukları malzemeleri, istediklerini bile bulamayabiliyorlar. Ancak stüdyo, Kubrick ile baş edemeyeceklerini biliyordu. Bunun için gerçek ismi The Stanley Hotel olan otele Overlook’un birebir setini kurmayı bile kabul etmişlerdi. Meşhur sahnemize dönecek olursak ilk başlarda daha kolay kırılabilmesi için kapıları, kalitesiz ve yumuşak maddelerden yapmışlardı. Daha sonra Nicholson‘ın eskiden itfaiyeci olduğunu öğrendiklerinde balta kullanımına zaten aşina olduğu için onun karşısına gerçek kapılar koydular. Grady‘yi canlandıran Philip Stone, kırmızı ağırlıklı lavabodaki sahnesine ilişkin Kubrick‘in tekrar çekimleri ile ilgili şöyle söylüyor:

 

“50 veya 60 kez çektik. Sonra Nicholson, Kubrick ve ben oturup her çekimi izledik. ‘Bu oldukça iyiydi, değil mi?’ dediğimde Stanley Kubrick: ‘Evet öyleydi, şimdi tekrar yapalım.’ dedi.”

Danny Lloyd kazandı

svg%3E

Dediğim gibi, Kubrick kimi zaman etik sınırları aşsa da özünde yaptığı her şeyi sanatını daha iyi icra edebilmek için yaptı. Bu da her zaman oyuncuları, karakterlerine dönüştürmek için onları ezmek anlamına gelmiyor. Bunun en iyi örneği, Kubrick‘in set süresi boyunca koruyup kolladığı Danny Lloyd‘dan başkası değil. Bu yaratıcı ve başarılı çocuk, neredeyse hiç zorlanmadan atlattığı set süresi sayesinde tüm zamanların en iyi filmlerinden birinde oynamakla kalmadı, yaratıcılığıyla da tüm sinemaseverleri büyüledi. Peki ya Kubrick neden ve nasıl sakındı?

Şimdilerde bir lisede biyoloji öğretmenliği yapmakta olan Lloyd, bir drama filminde oynadığını zannediyordu ve filmin sansürsüz / kesilmemiş versiyonunu 17 yaşına gelene dek göremedi. Kubrick, onun özel bir çocuk olduğunu filme daha ilk seçildiğinde anlamıştı. Çünkü seçmelere katılan 5000 küsür çocuktan en yaratıcısı oydu. Filmde Danny‘nin, hayali arkadaşı Tony ile sık sık konuştuğunu hatırlıyorsunuzdur. O sahnelerde parmağını oynatmak Lloyd‘un kendi fikriymiş ve doğaçlama yapmış. Onun yaşındaki bir oyuncu için son derece üst düzey bir hareket bu. Çünkü seçmeleri kazanmakla kalmayıp Kubrick‘i de kendine hayran bırakmış. Shelley Duvall bunu öğrendikten sonra muhtemelen tırnaklarını kemirmiştir.

Shelley Duvall Danny Lloyd The Shining
Gelelim küçük yeteneğimizin set deneyimlerine. Kubrick, ona set süresince pamuk kesilmiş desem yalan söylemiş olmam. Ayrıca karakterin masumluğunu daha iyi yansıtabilmesi adına Nicholson ve Duvall‘ın gerilim dolu merdiven sahnesinde, oyuncunun bunlardan etkilenmemesi için Lloyd‘un gerçek boyutlu kuklası kullanılmıştır. Bu kadar kusursuz bir kukla oluşturmak bir tek Kubrick‘in yapabileceği bir iştir zaten. Araştırma yapmadan aradaki farkı anlamak çok zor. Yukarıda gördüğünüz karede Duvall, elinde o kuklayı tutmakta.

3- Sinema kurallarını, sinema için bozmak?

Kubrick sinemasının soru işaretleriyle dolu olduğunu söylemiştim, bu ise en sevdiğim soru işareti: Sinema kurallarını, sinema için bozmak? Buna Kubrick‘in hemen hemen her yapımında rastlarız. Filmlerini diğerlerinden ayıran en mühim unsurlardandır bunlar. Peki ya 1983 yapımı The Shining filminde insan hakları haricinde hangi kurallar bozulmuş?

Philip Stone Jack Nicholson The Shining

Jack ve Grady‘nin lavaboda konuştuğu sahnede Kubrick, “aks kuralını” bilerek ve isteyerek bozmuştur. Hani bazı yönetmenler vardır ya; hiçbir ses duymasan, hiçbir yazı okumasan, hiçbir mimik görmesen bile sana sadece kamera açılarını kullanarak bir şeyler aktarabilir. Kubrick‘in o yönetmenlerden biri olduğunun bir kanıtıdır bu.

svg%3E

Aks kuralı ya da aks çizgisi, sinemanın en mühim ve en dikkat edilmesi gereken zorunluluklardır. İki obje birlikte kadrajdaysa kamera, 180 derecelik açısını bozamaz. Eğer bozarsa en başta sağda gördüğümüz objeyi solda, solda gördüğümüz objeyi ise sağda görürüz. Yukarıdaki lavabo sahnesinden alınmış karelerde gördüğünüz üzere bu kural net şekilde bozulmuştur. Bunun sebebi ise bu iki karakterin iyice birbirlerine girdiklerini / karıştıklarını imgelemekmiş.

svg%3E
Yaptıkları bununla da kalmadı. Oyuncular için tekrar çekimlerini katlanılamaz yapan bir diğer şey, The Shining’in sahne sırasıyla çekilmemesiydi. Bu şu anlama geliyor; yönetmen, set ekibi ve oyuncular; zamandan ve bütçeden tasarruf edebilmek adına sahneleri sizin filmde gördüğünüz sıralarla çekmez. Bir mekâna gidildiğinde, o mekânda geçen tüm sahneler aynı zaman diliminde çekilir. Örneğin, sizin filmde gördüğünüz 30. sahne, aslında çekilmiş 3. sahne olabilir. Ama bu The Shining filmi için geçerli değil.

Overlook Hotel‘inin birebir ve devasa setinde bir o yana bir bu yana koşturup durmuş herkes. Az önce anlattığım detaylardan sonra bu pek de mantıksız görünmüyor. Keza, sahneden sahneye oyuncuların sette ne kadar gerildiğini anlamak böylelikle daha kolay oluyor. Oyuncuların ve teknik ekibin sabrı ise takdire şayan.

 

Overlook Hotel Harita The Shining

4- Vizyondan 1 hafta sonra kaldırılan alternatif son

svg%3E

İşte Kubrick‘in sinema üzerindeki gücünün bir kanıtı daha; filmin ilk final sahnesini, filmin vizyona girdiği 23 Mayıs 1980 tarihinden tam bir hafta sonra her yerden kaldırtıyor. Bence bu iyi de bir şey çünkü onun filmleri hikâyenin bir kısmının seyirciye bırakılmasıyla meşhurdur. Filmleri o kadar çok katmandan oluşur ki her izleyişinizde yeni şeyler keşfedersiniz. Bu film, bu konuda en çok ileri gittiği filmi olabilir. İlk izleyişte anlayamayacağınız gırla detayı daha sonra ele alacağız, şimdi şu alternatif finale gelelim. Yoksa alternatifleştirilmiş mi demeliyim?

Wendy Torrance’ı bir hastane odasında dinlenirken görüyoruz. Hâliyle olayın şokundadır ve bu olayı asla unutamayacağının bilincindedir. Bunun, hayatından önemli bir parçayı söküp atacağından ve o parçanın tekrar yerine dönemeyeceğinden endişelenmekte olsa da kurtulmanın verdiği bir rahatlık da vardır içinde. Nihayetinde fiziksel olarak kendini ve çocuğunu kurtarmıştır, kendi tabiriyle “hayalet gemi” olan Overlook Hotel‘den.

Danny Ullman The Shining Alternatif Son 2

Sahne değişir ve Danny bir bekleme odasında oyun oynamaktadır. O anda ilk sahnede gördüğümüz otel müdürü Ullman çıkagelir ve Jack Torrance‘ın cesedini mülkün herhangi bir alanında bulamadıklarını söyler. Film bu belirsizlikle biter, en azından bu finale dair eldeki bilgiler bunlar. Bence şu an sahip olduğumuz, otelde eskiden çekilmiş 1928 tarihli fotoğrafa yavaş yavaş yaklaşılarak filmin bitirilmesi çok daha çarpıcı ve şok edici. Filmin o noktasından tutup kendi senaryonuzu / teorilerinizi üretebilirsiniz.

Bu sahnenin orijinal versiyonunu metin olarak okumak mümkün. Eğer yeterli seviyede diliniz varsa buradan ulaşabilirsiniz.

5- Ülkelere göre Jack’in daktiloda yazdıkları

Kubrick, filmin her detayıyla bizzat meşgul olduğundan meşhur daktilo sahnelerine de özen gösterdi elbette. Öncelikle daktilo sesi almak için rastgele tuşlara basmak yerine, Jack‘in yazdığı “All work and no play makes Jack a dull boy” cümlesini gerçekten tuşlayıp bunun ses kaydını almış ve filmde kullanmıştır. Film boyunca sadece bunu yazdığını gördüğümüz Jack için farklı kombinasyonlarla 400 adet baskı yapılmış bu kâğıtlardan. Üstelik buna, filmde asla görünmeyecek ve çok altta kalmış sayfalar bile dâhil. Yazılan şey ise bir Amerikan atasözüdür. Ama filmin vizyona girdiği çeşitli ülkelerde bu yazı değiştirilmiştir. Filmin politik mesajlarına -özellikle Kızılderililer hakkında- başka bir yazımda değineceğim ama şimdi başka ülkelerde Jack‘in film boyunca hep aynı cümleyi yazdığını, Wendy‘nin korkunç şekilde öğrendiği sahnede o kâğıtların üzerinde nelerin yazıldığını görelim.

İtalyanca

Danny Ullman The Shining Alternatif Son 2

İtalyanca


“Erken uyanan altın bir güne başlar.”

Almanca Shiniing

 

Fransızca Shining

 

 

Almanca

“Bugün yapabileceğinizi, asla yarına ertelemeyin.”

svg%3E

 

Fransızca


“Eldeki bir kuş, çalıdaki iki kuş değerindedir.”

İspanyolca

“Siz ne kadar erken kalksanız da güneş erken doğmaz.”

Bonus Detaylar

  • The Shining filminin sonlarındaki karlı labirent sahnesi için kar yapmak amacıyla 900 ton tuz ve ezilmiş strafor kullanılmıştır.
  • Filmin girişindeki araçla yolculuk sahnesi gerçek bir helikopterle, hiç helikopter gölgesi kullanılmadan çekilebilmiş.
  • Kubrick, oteli gözlemleyebilmek adına her bir karışını inceleyebilmesi için oraya yüzlerce fotoğrafçı göndermiştir.
  • Film 19 milyon dolara çekilmiş ve 44 milyonluk bilet hasılatıyla bütçeyi ikiye katlamıştır. Günümüzde Netflix’te yayında olan film, Warner Bros’a para kazandırmayı sürdürüyor.
  • Bu film için Stephen King: “İçinde motor olmayan büyük ve güzel bir Cadillac gibi, içinde oturabilir ve deri döşemenin kokusunun tadını çıkarabilirsiniz. Ama asıl sorun, Kubrick‘in türle ilgili belirli bir anlayışa sahip olmayan bir korku resmi yapması için yola çıkmasıdır.” dedi.
  • Usta yazar aynı zamanda Jack Nicholson‘ın oyunculuğundan da memnun kalmadığını belirtmiş. Ama ilginçtir, derdi aslında aktörün oyunculuğu değil, karakterine dayatılan senaryoymuş. Kitapta Jack Torrance karakterini otelin bahşettiği kötülükle savaşan iyi bir adam olarak yansıtmış ve filmde de bunun resmedilmesine önem vermiş. Haksız bir sitem diyemeyiz ve böyle bir Jack Torrance karakterini de dürüst olalım ki merak ederiz ama Kubrick‘in de belirttiği gibi sinema ve edebiyat, birbirlerinden beslenen farklı şeylerdir.
  • King, 1997 yılında kendi uyarlamasını mini dizi olarak çektirmiştir ama genel olarak çok kötü eleştiriler almıştır. Bu olaydan yıllar sonra da 2017 yılında 1980 yapımı filmin hiç de fena olmadığını itiraf etmiştir.

The Shining için teşekkürler

Her ne kadar araları limoni olsa da bu iki usta isme teşekkür etmesek olmaz, elbette oyunculara ve teknik ekibe de öyle. Bu film en sevdiğim filmler arasında ve incelenebilecek pek çok katmanı var. Bu nedenle bazı eleştirmenlerin aksine bu filmi anlamaya çalışıp dikkatlice izlerseniz ona karşı daha yapıcı olabilirsiniz. Usta yönetmen Kubrick‘i saygı ve özlemle anıyor, Shelley Duvall‘a ve Jack Nicholson‘a sabırları için teşekkür ediyoruz. Lloyd‘a iyi dersler. King‘e her zamanki kadar müthiş yazılar diliyoruz.

Yeni gelişmeler ve çok daha fazlası için takipte kalın.

 

 

Seyrederiz, Türkiye’nin dizi ve film platformudur. Sitemiz üzerinden dizi ve filmlere dair haberler, incelemeler, öneriler, eleştiriler gibi çeşitli içeriklere ulaşabilirsiniz.