The Office, Parks and Recreation ve Brooklyn Nine-Nine gibi yapımlara imza atan Michael Schur’un kaleme aldığı ve son zamanlarda kimsenin dilinden düşürmediği harika bir dizi önerisi ile karşınızdayım: The Good Place
Hepimiz ölünce ne olacağını merak ederiz değil mi? Öldükten sonra ne ile karşılaşacağımız bizi hep meraklandırmıştır. İşte The Good Place bize ölümden sonraki hayatı gösteren 4 sezonluk bir dizi. Ölümden sonraki hayat dedim diye aklınızda hemen karanlık bir manzara canlanmasın. Çünkü konusunu yazdığımda aklınızda ki manzara bir hayli değişecek.
Şimdi, gelelim Good Place’in ne olduğuna, aslında bunu bir nevi cennet ve cehennem gibi düşünebiliriz. Basit bir puanlama sayesinde, insanların her yaptıkları harekete farklı puanlar veriliyor ve eğer puanınız düşükse Mozart ve Elvis Presley gibi ünlülerin gittiği Bad Place’e yani kötü yere, puanınız yüksekse Good Place’e iyi yere gidiyorsunuz. Bu kadar basit.
Aklınızda Good Place’in resmini şu şekilde çizebilirsiniz; tam istediğiniz şekilde tasarlanmış bir eviniz oluyor, ruh eşinizi buluyorsunuz, en sevdiğiniz yemekleri yiyip uçabiliyorsunuz ve her yerde dondurulmuş yoğurt dükkanları var. Ha bir de küfür ya da argo kelimeler kullanamıyorsunuz.
Dizinin ilk saniyelerinde ana karakterimiz olan Elenaor Shellstrop’u (Kristen Bell) görüyoruz. Elenaor öldüğü zaman dizi başlıyor. Elenaor ilk önce Tanrının Elçisi veya dizinin geçtiği bütün mahallenin mimarı olan Michael’la (Ted Danson) tanışıyor. Michael, kendisini sonsuz bir varlık diye tanımlıyor.
Ancak dizinin temeli Elenaor’un ölmeden önce yaptıkları ya da yapmadıkları üzerine kurulu. Elenaor ölümden önceki hayatında gerçekten çok vasat biri. Dizideki geriye dönüşlerden bunu kesinlikle anlayacaksınız. Hatta kendisi bile, öldüğünde kimsenin üzülmeyeceğini düşünüyor.
Ancak minicik, küçücük bir sıkıntımız var. Elenaor çok kötü bir insan olmasına rağmen Good Place’e gönderiliyor. İlk başta kimseye bir şey söylemese de ruh eşi Chidi Anagonye (William Jackson Harper) ile tanıştığında ona buraya ait olmadığını ve buraya gönderilmesinin tamamıyla bir hata olduğunu söylüyor.
Chidi bir felsefe profesörü ve bütün hayatında hep iyi olmaya çalışmış biri. Bu yüzden Elenaor, Chidi’den kendisine nasıl iyi biri olacağını öğretmesini istiyor. Çünkü Bad Place’e gitmeyi gerçekten istemiyor ama Elenaor, Good Place’e o kadar ait değil ki yaptığı en küçük bir hatanın bile sonuçları yıkıcı olabiliyor. Bu sorunların üstesinden gelmeye çalışırlarken istemeden de olsa yan komşuları olan Tahani ve Jianyu da işin içine giriyor ve olay kontrolden çıkıyor.
En sevdiğim karakterden bahsetmezsem kendimi suçlu hissederim. Kendisi Michael’ın yardımcısı ve herkese yardımcı olan yapay zeka. Çağırdığında geliyor, sorunu yanıtlıyor ve gidiyor. Daha önce Bonding dizisinden aşina olduğum D’Arcy Carden karakteri o kadar iyi canlandırmış ki beğenmemek elde değil.
Diziye tekrar dönmek gerekirse The Good Place kesinlikle klasik Amerikan sitcomlarından değil. Fragmanını izledikten sonra öyle düşünebilirsiniz, ben de ilk başta öyle bir fikre kapıldım ancak dizi ilerledikçe bir komedi unsuru olmaktan çıkıp size kendinizi sorgulatmaya ve ölümden sonraki yaşamın aslında nasıl bir şey olduğunu düşünmeye itiyor. Chidi’nin Elenaor’a verdiği felsefe derslerinin de bunda büyük bir etkisi var tabii ki.
Oyunculuklar o kadar başarılı ki normalde hiç sevmeyeceğiniz bir insana bile aşırı derecede sempati duymaya başlıyorsunuz. Oyunculuklar kadar karakterlerin tasarlanış biçimi de çok etkileyici. Her karakterin öyküsü ve neden Good Place’de oldukları en ince ayrıntısına kadar işlenmiş.
Dizide o kadar çok ters köşe var ki, spoiler vermeden diziyi anlatmak gerçekten zordu. Size en büyük tavsiyem benim yaptığım hataya düşüp 13 bölümlük ilk sezonu bölümleri kısa diye bir oturuşta bitirmeyin. Bunun dışında eğer hala The Good Place’e başlamadıysanız, bir an önce başlayın derim.
