Bugün sizlere, 2 gün sonra Netflix’te yayımlanacak olan The Witcher dizisiden kısaca bahsetmek istiyorum. Savaş, yaratıklar ve büyü gibi fantastik şeylere ilgi duyanları yayımlanan fragmanlarla zaten cezbetmiş bu dizi, dram veya bir komedi dizisi değil. Başta bunu belirtmemde fayda var çünkü eğer daha çok dram ve komedi tarzı hoşunuza gidiyorsa dizi sizleri pek çekmeyecektir. Amma velakin ben bu yazıda savaş, yaratıklar ve büyü tutkunları için konuşacağım.
Fragmanı ilk izlediğimde “Vay anasını güzel bir şey geliyo’ ha!” demekten kendimi alamadım açıkçası. Fragmandaki renkli lens ve büyü detaylarının gözüme ucuz gözüktüğü detayını da belirtmeden geçmemekte fayda var. Ama diziye gösterilen emeğin ne denli olduğunun farkındayım, kişisel bir görüş tabii.
Dizinin nereden geldiğinden ve hikayesinden kısaca bahsedecek olursak, dizi Andrzej Sapkowski’nin “The Witcher” kitap serisine dayamakta. Hikayesi yalnız bir canavar avcısı olan Rivialı Geralt, insanların yaratıklardan daha kötü olabildiği bir dünyada kendine yer edinmeye çalışmaktadır. Ancak kader onu, güçlü bir büyücüye ve tehlikeli bir sır saklayan genç prensese doğru savurur. Şimdi üçü birlikte, gitgide daha dengesiz bir yer haline gelen bu kıtada yollarını bulmayı öğrenmelidir. Evet biraz ciddi oldu ama daha alengirli olsun diye şey ettim merak etmeyin.
Ayrıntılara takılmadan genel olarak fragmanı ve hikayeyi konu alırsak kesinlikle izlemeye değer olduğunu düşünüyorum çünkü Netflix, bu dizi için 3 dizisine final yaptırdı ortadaki bütçeyi siz düşünün. Artı olarak demek ki Netflix de bu dizi için büyük beklentiler içinde o zaman bir şans vermekten ne zarar gelir. Hadi bakalım şimdiden iyi seyirler.