Euphoria

Euphoria inceleme

Zendaya, Hunter Schafer ve Jacob Elordi gibi isimlerin başrollerinde olduğu Euphoria, yayımlandığı günden bugüne en çok konuşulan gençlik dizilerinden. HBO’nun ilk gençlik dizisi olan, yapımcılığını ünlü rapçi Drake’in üstlendiği ve ilk bölümü geçtiğimiz yıl 16 Haziran’da yayımlanmış  ve büyük ses getirmiş Euphoria dizisini sizler için inceledik.

Euphoria 1. sezon inceleme

Dizinin ilk bölümlerinde, dizinin yaratıcısı Sam Levinson’ın gençliğinde uyuşturucu kullandığı yıllardan yola çıkarak yarattığı, mental sorunlar yaşayan ve bu nedenle kendi içinde krizlerle dolu bir yaşam süren 17 yaşındaki Rue karakterinin onu rehabilitasyona götüren yaşantısına değiniliyor. Daha yalnızca küçük bir çocukken OKB, anksiyete ve DEHB gibi hastalıkların teşhisinin koyulmuş olması, en son mutlu olduğu zamanlarını anne karnındayken yaşadığını söyleyen Rue’yu küçük yaşlardan itibaren ilaç kullanmaya yönlendiriyor.

Hikayeyi anlatımından dinlediğimiz Rue, tüm yaz tatilini rehabilitasyonda geçirdikten sonra evine dönüyor. Yüksek doz alıp ölümden dönmesinin ardından bütün yazını umurunda bile olmayan, dinsel içerikli bir rehabilitasyon merkezinde geçirmiştir ve hala uyuşturucuyu bırakma gibi bir niyeti yoktur çünkü kendisine göre onun bağımlılığı kaçınılmaz bir şeydir.

Annesi ve kız kardeşiyle beraber yaşayan karakterimiz, yaz boyunca geçirdiği rehabilitasyon sonrası hayatındaki boşluğu doldurabilmek için arayışlarına geri dönüyor, uyuşturucu tuzağına bir kez daha düşüyor ve kaybetmenin eşiğine geliyor. Onu uyuşturucu bağımlılığından kurtaran isim ise bir ev partisinde tanıştığı ve yakın arkadaştan çok daha ötesi olan ‘Jules’.

euphoria

Dizinin herkes tarafından konuşulan cesur kısmı ise ana karakterin çevresini izlemeye başlamamızla yavaş yavaş ortaya çıkıyor. Her yeni bölümün ilk dakikalarında, liseyi bitirmek üzere olan bir grup gencin kişisel olarak çocukluk yıllarından başlayıp günümüze uzanan hikayesi paylaşılıyor ve hikayeleri üzerinden seslendiği yaş gruplarına birçok mesaj veriyor. Karakterlerin bu şekilde tek tek işlenmesi çok güzeldi. Ben özellikle Nate ve Kat’in hikayesini izlemekten hoşlandım.

Nate, okulun en popüler erkeklerinden biri. Ayrıca yakışıklı ve okulun Amerikan futbolu takımının kaptanı. Sahip olduğu bu özellikler nedeniyle de yer aldığı yaş grubuna kolaylıkla liderlik edebilecek bir kişi konumunda olan Nate, birçok yatırıma ve iş ilişkisine sahip olan babası ile birlikte yaşadıkları yerin en önemli kişilerinden biri. Nate ve babası hikayeye “gizli hayatları” yoluyla dahil oluyor. Nate’in babası, düzenli olarak yaşadıkları yerin yakınındaki bir motelde tek seferlik ilişkiler yaşıyor ve bu gizli tarafını herkesten saklamaya çalışıyor. Nate ise babasıyla çok benzer bir ikinci hayata sahip. Sevgilisi Maddie’yi istismar eden ve insanlara zarar vermekten çekinmeyen bir karakter ve çevresindeki insanları manipüle ederek kendini bulunduğu olaylardan kurtarmaya çalışıyor.

Kat’in hikayesi ise şöyle: Dizinin ilk sezonu boyunca en çok karakter gelişimi gösteren kişi olan Kat, dizinin ilk bölümünde kilosu yüzünden özgüveni düşük, silik ve karşı cinsle iletişimi olmayan birisi. Ancak karakterin daha sonra internet üzerinden anonim kimliğiyle para kazanan biri oluşunu ve ayrıca sıra arkadaşı Ethan ile yaşadığı aşk hikayesini izliyoruz ve bunlar, gerçekten çok güzel bir şekilde anlatılmış. Ayrıca Kat, sezon boyunca kendi kimliği ve duygusal ilişkileri hakkında da birçok aydınlanma yaşıyor.

Euphoria

Bunun dışında keşke onun da bireysel hikayesini izlemiş olsaydık dediğim bir kişi var. Rue’nun torbacısı ve dizideki en sevdiğim karakterlerden biri olan Fenzo. Bir torbacı olması nedeniyle kendinden beklenenin aksine, Rue’ya karşı oldukça iyi niyetli yaklaşıyor. Ayrıca Rue’nun uyuşturucu kullanmaması ve ayık kalması için ondan daha fazla çaba sarf ediyor. Uyuşturucu işinde oldukça tehlikeli kişilerle bir arada olmak zorunda kalan ve tehlikeyle burun buruna yaşayan Fenzo’nun para kazanma çabasının esas nedeni, yatalak olan büyükannesine bakabilmesi.

Dizi, her ne kadar tipik bir ergen dizisi gibi görünse de uyuşturucu kullanımına, şantajdan tecavüze, homofobiden istismara kadar televizyon ekranlarında görmeye alışık olmadığımız birçok konu çıplaklık ve şiddet unsuruyla birlikte işleniyor. Ayrıca Zendaya, karakter ile o kadar iyi bütünleşmiş ve karakteri o kadar iyi yansıtmıştı ki, Disney dizileriyle büyümüş biri olarak halihazırda Zendaya’ya karşı beslediğim sempati, diziyi izlediğimde daha da büyüdü.

8,3’lük bir IMDb puanı bulunan dizi, kimisi tarafından çok fazla uygunsuz sahneler barındırması sebebiyle rahatsızlık duyulup eleştiriliyor, kimisi tarafından da hikayeyi ve gerçekleri daha özgür, rahat bir şekilde yansıttığı düşüncesiyle takdir ediliyor. Uygunsuz sahneler barındırması beni ufaktan rahatsız etmiş olsa da 4. bölümdeki karnaval sahnesinin müthiş görseli, dizinin müzikleri, karakterlerin makyajları ve konunun işleniş şekli gibi unsurlar beni kendinde o kadar çekti ki tek solukta ve keyifle izlediğim bir dizi oldu.

2. sezon onayını da almış olan bu dizinin yeni sezonunu heyecanla bekliyorum.

Ayrıca Dinerliz ekibi dinin müzikleri için özel olarak bir yazı yayımladı. Yazıya buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.

Seyrederiz, Türkiye’nin dizi ve film platformudur. Sitemiz üzerinden dizi ve filmlere dair haberler, incelemeler, öneriler, eleştiriler gibi çeşitli içeriklere ulaşabilirsiniz.