A Clockwork Orange (Otomatik Portakal)
1971 yılında çekilen A Clockwork Orange (Otomatik Portakal), usta yönetmen Stanley Kubrick’in kült eserlerinden biridir. Hikaye, devletin ‘suçluları yeniden topluma kazandırma’ projesi ile işlediği suçlardan dolayı tutuklanan Alex’in başından geçenleri anlatıyor. Distopik bir geleceğin anlatıldığı film, zorbalığın hat safhalarda yaşandığı toplumda yanlış devlet otoritesinin nelere sonuç açabileceğinin bir örneğidir. Şiddetin acımasızlığının doğurabileceği sonuçları filmin her karesinde görmek mümkün. Anthony Burgess’ın aynı adlı romanından uyarlanan A Clockwork Orange adeta toplumun baskılanmış yönlerine ayna tutuyor.
Filmden güzel bir alıntı;
“Koltuk altında kitaplar taşıdığını görüyorum kardeşim. Bugünlerde hâlâ kitap okuyan birine rastlamak gerçekten nadide bir zevk kardeşim.”
A Clockwork Orange Konusu
Alex ve çetesi mantık sınırını zorlayan zorbalıklar ile toplumun huzurunu bozmaktadır. Her seferinde aynı numara ile kurbanlarına yaklaşan çetenin üyelerinin her biri bastırılmış duyguları yüzünden bir canavara dönüşmüştür. Ama ana kahramanımız Alex’in unuttuğu bir şey vardır; ilerde asıl kurban o olacaktır. Şiddetin kölesi olmuş gençlerin yapmadıkları kötülük kalmaz. Önce evsiz bir yaşlıyı darp ederler. Daha sonra ünlü bir yazarın evine girerek karısına tecavüz ederler, kendisini ise ağır bir şekilde yaralarlar. Bir gün Alex, kedileriyle yaşayan masum bir kadını canice öldürür. Çetenin diğer üyeleri de oradadır ama sadece Alex yakalanır. Mahkemeye çıkan Alex, 14 yıl hapse mahkum edilir.
Alex, hapishanede kaldığı süre boyunca çıkış yolları arar. Ve en sonunda devletin ‘suçluları yeniden topluma kazandırma’ projesi ile karşılaşır. Bu projenin amacı suçluya yaptığı kötülüklerin yanlış olduğunu kanıtlamak ve bilinç altlarına bunu işlemektir. Alex, Bu projeyi başarı ile tamamlarsa özgürlüğüne kavuşacağına emindir. Ne yapıp edip projede denek olmak için seçilmeyi başarır. Fakat bu süreç sandığı kadar kolay geçmeyecektir. Hatta insanı insan yapan yetisini, ‘iradesini’ elinden alacaktır.
Hastanede kaldığı süre boyunca proje gereği Alex’e yaptıklarının ne kadar korkunç bir şey olduğunu anlatmak için birçok şiddet içerikli filmler izletirler. Fakat bakanın gözünden kaçmayan bir şey vardı; Alex’in Beethoven hayranlığı. Şiddet ve cinsellik içerikli filmlerin arka fonunda çalan Beethoven 9. Senfonisi ilerde Alex’in zaaflarından biri olacaktır. Devletin duyguları bastıran bu projesini sağlıklı bir şekilde tamamlayan Alex, evine döndüğünde onun için sıcak bir karşılama olmaz. Bu süreçte gerek eski dostları tarafından hırpalanacak gerek eskiden acı çektirdiği insanlar tarafından işkence çektirilecektir. Hikayenin sonunda projenin asıl amacını ve yönetime boyun eğmenin zorunluluğunu acı bir şekilde göreceksiniz.
İnceleme
Stanley Kubrick’in kült filmlerinden biri olan A Clokwork Orange, duyguları bastırılmış bir gencin devlet otoritesinde sonunun hazırlanması anlatmakta. Distopik bir gelecekte geçen film aslında modern dünya sorunlarının güzel bir örneği.
Film oldukça uzun soluklu. Kahramanımız Alex’in öyküsünü 4 bölümde incelemek fena olmaz.
- Acımasızlığın doruğu; İnsanlara tecavüz eden, öldüren, işkence çektiren birini düşünün ve bunların hepsini sadece zevk için yapıyor.
- Kurtulma isteği; özgürlüğü elinden alınan biri onu geri kazanmak için her şeyi yapabilir. Belki iyi olmak bile isteyebilir. Kahramanımız Alex de tam olarak böyle yapıyor.
- Tedavi; Özgürlük için verilen zor mücadele. Sözde amacı suçluyu iyi birine dönüştürmek. Asıl amacı ise insanlığını elinden almak.
- Gerçekler; Bütün gerçeklerin yüz üstüne çıktığını düşünün. Aileniz sizi artık sevmiyor, arkadaşlarınız ise size çoktan kin dolmuş. Projeyi başarıyla tamamlayan Alex’in sonu ise tam da yönetimin istediği gibi.
Hikaye, Alex’e uygulanan ‘suçluları topluma tekrar kazandırma’ projesinin aslında göz göre göre bir intihar yolu olduğunu bizlere anlatıyor. Devletin aslında kendi menfaatleri için bir insanın ellerinden ‘iradesinin’ alındığının korkunç bir gerçeği.
Alex’in şiddet yanlılığı aslında devletin baskısına ve otoritesine bir başkaldırı niteliğinde. Alex ve çete arkadaşlarının ürettikleri Rusça kökenli Nadsat dilinde konuşmaları bile yürürlükteki dilden sıyrılma çabalarının, düzen karşıtı eğilimlerinin bir dışa vurumudur. Çetenin, süt-uyuşturucu karışımı bir içeceği sürekli içmeleri de içlerindeki kötülüğü tetikliyor.
Filmin sonuna gelindiğinde ise Alex’in, diğerleri gibi iş birlikçi, çıkarcı bir karaktere dönüştüğünü görüyoruz. Eski zorba karakterini geri kazanan Alex kendi menfaatleri için bakanla iş birliği yapmaktan çekinmiyor.
Üatelik filmde cinselliğe oldukça yer verilmiş. Aynı zamanda klasik müziğin sıkça kullanılması da oldukça hoş.
1971 yapımı filmin oyuncu kadrosu oldukça iyi. Ve bütün oyuncular ellerinden gelen en iyi performansı sergilemişler. Tabi her eski film gibi uzatılan diyalogların olması bazen sıkıyor. Ama yine de Stanley Kubrick gibi bir ustanın elinden çıkmış bu eser izlenmeye değer.
A Clockwork Orange hakkında az bilinenler
- Kaçınma terapisi olarak Alex’e zorla görüntü izletilen sahnede kapanmaması adına Malcolm McDowell’ın gözleri için hassas göz ameliyatlarında da kullanılan eski bir kapak kilidi kullanıldı. Göz damlalarını kullanan doktor da Londra’da bulunan Moorfields Eye Hospital’da çalışan gerçek bir doktordu.
- Alex’in iki kadınla birlikte olduğu seks sahnesini çekmek tam olarak 28 dakika sürdü. Stanley Kubrick bu sahnede özellikle cinsellik içeriğinden ötürü sansürlenmesini engellemek için hızlandırma tekniğini kullandı. Film 18+ yaş sınırı aldı; ancak tabii ki nedeni sadece bu sahneyi içermesi değildi. Bu engel sebebiyle sansür yönetimi bu tekniğin pornografi sektöründe de kullanılacağından korkmuşlardı.
- Film İngiltere’de de vizyona girdiğinde sansür kurulu tarafından “X” olarak derecelendirildi ve filmden bazı sahnelerin kesilmesi istendi. Bunu katiyen kabul etmeyen Kubrick, dağıtımcı Warner Bros.’tan istekte bulunarak filmin İngiltere’deki gösterimini engelledi. Film 17 Mart 2000’de gösterime girdi.
- +18 olarak nitelendirilen film 70’ler muhafazakarlığına rağmen En iyi Film olmak üzere 4 dalda Oscar ödülü kazandı.
- Stanley Kubrick, filmin açılış sahnesinde müzik olarak Pink Floyd’un Atom Heart Mother suitini kullanmayı planlıyordu. Fakat Kubrick’in şarkının belli bölümlerini kesip kullanmak istemesi Pink Floyd üyelerince hoş karşılanmadı ve grup şarkının kullanım haklarını Kubrick’e vermeme kararı aldı. Fakat Atom Heart Mother albümünün kapağı plakçıda geçen sahnede görülebilmektedir.
- Alex’in Ludovico terapisi hakkında papazla konuştuktan sonraki sahnede avlunun çevresinde bir daire içinde yürüyen mahkûmları görüyoruz. Bu sahne usta ressam Vincent van Gogh’un 1890 yılında yaptığı Prisoners Exercising tablosunun uyarlaması olarak bizlerle buluşuyor.
- Kitabın yazarı Anthony Burgess İkinci Dünya Savaşı döneminde bir süre Malezya’da yaşamıştı. Londra’ya döndükten sonra ise karısı dört Amerikan askeri tarafından bayıltılıp saldırıya uğradı. Bu da yazarın bu hikâyeyi yaratmasına etki etti. Aynı zamanda Malezya, yazara kitabın ismi konusunda da ilham olmuş gibi görünüyordu. Çünkü Burgess “clockwork orange”ın Cockney dilinde bir deyim olduğunu iddia etse de pek çok filolog bu kelimeyi kendisinin uydurduğu konusunda birleşti. “Orang” Malezya dilinde erkek anlamına, “orangutan” ise ormanın erkeği anlamına gelmekteydi.
Filmin fragmanı; https://www.youtube.com/watch?v=tu7MIT52TvE